celal yıldız uzaktan eğitim bodrum haber katılım bankası kdv iadesi
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Üç fidandılar… Devlet 25 yaşında aldı canlarını. İdealleri ise 50 yıldır yaşıyor

06.05.2020 - 4:22    google-news - ABONE OL

Üçü de orta halli, birkaç çocuklu bir ailenin mütevazı çocuklarıydı. Özgürlük, eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik için mücadele vermişlerdi. O …

Üçü de orta halli, birkaç çocuklu bir ailenin mütevazı çocuklarıydı. Özgürlük, eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik için mücadele vermişlerdi. O kadar güçlü bir inanç ve o kadar temiz idealleri savundulardı ki yarım asra karşın o idealler, yaşıtlarınca savunulmaya devam etti.

Anadolu’nun çeşitli kentlerinde doğan, farklı kentlerinde okuyan ve adım adım, özgürlükçü, eşitlikçi tam bağımsız bir ülke idealiyle bir araya geldi: Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan

Birbirleri için kendilerini feda etmeyi de, OTDÜ’nün bahçesine at getirerek “beyaz atlı prens” şakası yaparak arkadaşlarını güldürmeyi de bildiler.

EZİLENLERİN YANINDA

Kimlikleri oturduğunda artık ne istediklerini de çok iyi biliyorlardı, bu yolda başlarına nelerin gelebileceğini de… Deniz Gezmiş’in, “Azgelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı savaş verirken, gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenlerden yana çıkmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız, antiemparyalist kavganın paralelinde yürümezse, ayaklarımız havada kalır. Devrimci gençlik, Amerikan emperyalizmine ve oportünizme karşı duran gençliktir. Onların görevi, sayısının azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir. O en iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O, boş gecelerini değil, boylu boyunca ömrünü kavgaya verendir” sözleri, ufkunun da kararlığının da göstergesi gibidir.

ÖNDE GELEN ÖRGÜTÇÜ

ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nün üyesi olan Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan da okula geldiği 1966 yılından itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde boykotların ve hemen ardından ODTÜ işgalinin önde gelen örgütçülerinden oldu. Yusuf Aslan da Deniz Gezmiş gibi Filistin’e gitti, çeşitli eğitimlerin yanında helikopter ve ucak pilotluğunu öğrendi. Fikri dernekler de kurdular silahlı eylemler de yaptılar. Ama hiç kimseyi öldürmediler… 

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan Ankara 1. No’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından 9 Ekim 1971’de idama mahkûm edildiler. İdamların önlenmesi için gerek Meclis’te, gerek kamuoyunda ve gerekse örgüt arkadaşları tarafından çeşitli girişimlerde bulunulmasına rağmen sonuç değişmedi. 

O günlerden kalan, “üçe üç haykırışları”, Metin Oktay ve İsmet İnönü’nün idam kararına karşı mücadelesi, Rodrigo’nun gitar konçertosu, son içilen çay, son kuçaklaşmalar, idam sehpasına nasıl gittiği ve bir de Nazım’ın “Delikanlım” şiiri oldu.

48 yıl önce bugün saat 1.00-3.00 arasında Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi’nde idam edildiler.

Üç fidan, Ankara’da, askerlerin üçer mezar arayla gömün ısrarına, Bora Gezmiş’in itirazı ile yan yana toprağa düştüler…

DENİZ GEZMİŞ: Doğum: 28 Şubat 1947

Ankara Ölüm: 6 Mayıs 1972/25 yaşında, Ulucanlar/Ankara

Defin yeri: Ankara Karşıyaka Mezarlığı

Eğitim: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 

Siyasi parti: Türkiye İşçi Partisi (1965-1969)

“BU YOLA BİLEREK GİRDİM”

SON SÖZLERİ.. 

“Yaşasın, Türk Halkının bağımsızlığı!. Yaşasın, Marksizmin ve Leninizmin yüce ideolojisi!. Yaşasın, Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi, kahrolsun emperyalizm!..»

VİCDAN HUZURU İÇİNDE…

YUSUF ASLAN: Doğum: 1947/ Kuşsaray, Aydıncık, Yozgat

Ölüm: 6 Mayıs 1972/25 yaşında, Ulucanlar/Ankara

Defin yeri: Ankara Karşıyaka Mezarlığı

Eğitim: Orta Doğu Teknik Üniversitesi

SON SÖZLERİ.. 

“Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için bir defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!”

YAPILACAK ÇOK ŞEY VAR

HÜSEYİN İNAN: Doğum: 1949/ Bozhüyük, Gürün, Sivas

Ölüm: 6 Mayıs 1972/23 yaşında, Ulucanlar/Ankara

Defin yeri: Ankara Karşıyaka Mezarlığı

Eğitim: ODTÜ İdari Bilimler Bölümü

SON SÖZLERİ.. 

“Ben şahsî hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm.”

ÜÇ FİDANI ÖĞRENMEK İÇİN 10 KAYNAK

  • Gülünün Solduğu Akşam, Erdal Öz.
  • Deniz Gezmiş Anlatıyor, Erdal Öz
  • Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler, Atilla Keskin.
  • Darağacında Üç Fidan, Nihat Behram.
  • İdam Geçesi Anıları, Halit Çelenk
  • Hepiniz Suçlusunuz/ Denizler Yanlış Yargılandı/ Burhan Dodanlı
  • Emirle Gelen İdam Kararı, Veli Yılmaz.
  • İdam Tarih Oldu, Utancı Kaldı (Ölüme Oy Vermek…), Türey Köse.
  • Bizim Deniz, Turhan Feyizoğlu.
  • Abim Deniz/Hamdi Gezmiş/Can Dündar.

‘UTANMAZ BİR CİNAYETTİ’

Üç fidanı darağacına götüren süreç Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yer aldı. 48 yıl boyunca her 6 Mayıs’ta yurdun dört bir yanında anılan Gezmiş, İnan ve Aslan’a dair gazetemize konuşan kanaat önderleri ve hukukçular duygu ve düşüncelerini anlattı. Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş: 48 yıl sonra ilk kez bu yıl kardeşimin mezarını ailemizden biri ziyaret edemeyecek. Mezara gidemeden, onu ziyaret edemeden de bir yıl geçirecekmişiz. Bir kardeşimiz rahatsız.

‘CİNAYETİN YOLU YARGIYLA AÇILDI’

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla aynı dönemde Mamak Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Turgut Kazan: Deniz’lerin yaşadıkları ve canlarının alınması yasaya uygun bir infaz değildi. Devlet töreniyle utanmazca işlenen bir cinayetti. Failler ise sağcı siyasal iktidardı. Bugün kü sağcı iktidarın da o günlerle ortaklığı vardır. Deniz ve arkadaşları bağımsız bir Türkiye için mücadele verirken ABD’ye karşı mücadele veriyorlardı. Bu cinayetin yolu yargı formatı kullanılarak açılmıştı. Ali Elverdi o cinayetin nasıl baş failiyse bugün kü yargıç ve hâkimlerin bundan ibret alması gerekir. Yargının sindirme aracı olarak kullanılmasına karşı durmaları gerekir, aksi halde Ali Elverdi nasıl anılıyorsa onlarda öyle anılacaklar.

‘DENİZ’LER YOK EDİLEMEYEN İRADE’

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: Eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve kardeşlik için mücadele veren, bu mücadelenin bedelini canlarıyla ödeyen üç fidan milyonların yüreğinde, bilincinde ve mücadelesinde yaşamaya devam ediyor. İdam sehpasındaki, “Yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği, yaşasın işçiler, köylüler, kahrolsun emperyalizm” sloganları, sadece dilden dile yayılan sloganlar olarak değil ülkemizin bugün içinde bulunduğu ağır ve karanlık koşullardan çıkışın istikameti olarak da bilincimizde yer etmiş durumda. Bugün Deniz’ler, her gün yeniden filizlenen umut, ve hiçbir zaman yok edilemeyen irade, cesaret ve haykırış olarak işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin, kadınların mücadelesinde boy göstermeye devam ediyor.

“HAKSIZLIKLARIN SONA ERMESİNİ İSTİYORLARDI”

Eski CHP Genel Başkanı, gazeteci Altan Öymen:

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idam edilmesi ülkemizdeki hukuk ve siyasi cinayetlerin en acılarındandı. Onları aramızdan ayrılışlarının yıl dönümünde sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Demokrasiye geçiş dönemlerimizde çok güzel ve mutlu günler de yaşadık. 6 Mayıs günü ise tarihimizin en acı günlerinden biridir. Dönemin sıkı yönetim mahkemesince verilip, Meclis’teki çoğunluk oylarıyla kabul edilen o idam kararı da devletimizin bazı dönemlerindeki sorumluluk mevkisinde bulunanların nasıl sorumsuzca davrandıklarının örneklerinden biridir. 1960’lı yolların sonları 1970’li yılların başında sadece Türkiye’de değil başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yerinde gençlik hareketleri vardı. Gençler yerel savaşların bitmesini, büyük savaşlarına son verilmesini, adaletsizlik ve haksızlıkların sona ermesini istiyorlardı. Daha iyi, daha adil, daha demokratik, daha güzel bir dünya istiyorlardı. O isteklerini demokratik rejimlerin olmazsa olmazları olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerini kullanarak ifade etmeye çalışıyorlardı. O yoldaki çabaları engellenip, olaylar çıkarsa kimsenin canına, malına zarar vermeden üstesinden gelmeye gayret ediyorlardı. Dünyanın pek çok ülkesindeki durum böyleydi. Bazı ülkelerde sarf edilen çabaya rağmen toplantı ve gösterilerde şiddet sınırının aşıldığı oluyordu. Ama o durumda güvenlik güçleri önlemlerin orantılı olmasına dikkat ediyordu. Polisin elindeki kalkana ağaç dalı ile karşı çıkanlara silahla karşılık verilmiyordu. Toplu halde gözaltına alma yetkisi de kişilere dayak atmak için değil, durumun sakinleşmesini sağlamak ve adil bir soruşturma yürütülmek için kullanılıyordu. Bizdeki gençlik gösterilerinde ise güvenlik soruşturması da başlamadan polis veya jandarma kurşunuyla ölen birçok gencin yanı sıra ise 3 genç mahkeme kararıyla idam edildi. Bunun sonucunun ne kadar haksız, ne kadar hoyrat olduğunu görmek için başka ülkelerdeki gençlik hareketlerine bakmak lazım.

‘UĞURSUZ GÜNÜ UNUTAMAM’

Aydın ve sanatçı Zülfü Livaneli: O uğursuz günü unutmama imkân yok. Gaziosmanpaşa semtinde oturuyorduk o sıralar ve Halit Ağabey’le birlikte Denizlerin avukatlığını yürüten Mükerrem Erdoğan arkadaşımızdı. Haberleri ondan alıyorduk. O sabah infazdan sonra bize geldi, perişan haldeydi, idamın ayrıntılarını anlattı. Hepimiz sel gibi gözyaşı döküyorduk. Deniz’in uzun boyundan dolayı ayaklarının yere değdiğini, bir dakika sürmesi gereken ölümün 25 dakika sürdüğünü, bu infazın Hüseyin ve Yusuf’a izlettirildiğini, hâkim olmadığı halde idam kararı veren Ali Elverdi’nin idamları yüzünde keyifli bir ifadeyle sigarasını tüttürerek seyrettiğini anlattı. Yurtsever gençlerdi, katil değillerdi. 1973 yılında Denizler için yakılmış bir ağıdı ilk albümümde söyledim. N’olayıdım, n’olayıdım/ Okuryazar olayıdım/ Deniz mahkemeye düşmüş /Avukatı ben olaydım

6 MAYIS, DÜŞÜNMEYİ GEREKLİ KILIYOR

Anayasa Hukukçusu ve CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: 6 Mayıs 1972’de üç gencin yaşamdan koparılması, Türkiye’nin dünü ve bugünün üzerine yeniden düşünmemizi gerekli kılmaktadır. TBMM bir yandan, sıkıyönetim koşullarında ve silahların gölgesinde anayasa değişikliğine yönlendirilirken, öte yandan mahkemeler verdirilen idam karını onaylıyordu. İdam kararlarının anayasaya, hukuka ve vicdana aykırı olduğunu belirtmeye bile gerek yok. Ancak vurgulanması gereken, toplumsal vicdanda derin yaralara yol açan bu tür hukuk dışı kararları onarma olanağının bulunmayışı. Cumhuriyetin siyasal kazanımlarını yok eden son anayasa değişikliği de olağanüstü yönetim altında ve hayırcıları terörize ederek oylatıldı. O nedenle meşru değil. 

Unutmayalım, 1972’de olağan hukuk düzenine demokratikleşme umudu vardı; 2020’de ise, “tek kişi yönetimi”ne yöneltilen her eleştiri, darbe çağrısı olarak algılanıyor. 


Bu Haberi Paylaş
ETİKETLER: , , , , , ,
          google-news
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.