seo danışmanlığı uzaktan eğitim bodrum haber katılım bankası kdv iadesi
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kadına yönelik şiddet ‘Bir erkek sorunudur’

25.11.2019 - 9:21    google-news - ABONE OL

SEDA KAYA GÜLER/ Konuk Yazar Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü. Her şeyden önce böyle bir günün …

SEDA KAYA GÜLER/ Konuk Yazar 

Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü. 

Her şeyden önce böyle bir günün varlığından utanmamız ve bunu sorgulamamız gerekmez mi? Özellikle de erkeklerin?

Ne demek kadına yönelik şiddet? 

Ne demek bir erkeğin kadına el kaldırması? Bir erkeğin hayatını paylaştığı karısını dövmesi, sövmesi ve seviyorum diye öldürmesinin izahı var mıdır?

Ama işte böyle somut bir gerçek var. Erkekler kadınları dövme hakkını kendilerinde görürken ne acı ki kadınların önemli bir kısmı da bunu olağan karşılıyor.  

Bugün, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için mücadele günü. Bugün pek çok ilde kadınlar sokaklarda. Yürüyüş ve gösteriler yapılıyor, etkinlikler düzenleniyor, salonlarda, ekranlarda konuşmalar yapılıyor. Hep kadınlar konuşuyor. Kadınlar bu “insani sorunu” dile getiriyor ve bu acı gerçekle yüzleşmemizi sağlıyorlar.

Erkekler ise susuyorlar. Özellikle kadına el kaldıran ve bunu normal karşılayan erkekler… Oysa sorun tam da onları ilgilendiriyor. 

Çünkü bu sorun onların sorunu. 

Kadına yönelik şiddet bir erkek sorunudur. 

Kadının dayak yemesi, kadının güçsüzlüğünü, zayıflığını göstermiyor. Tam tersine erkeğin güçsüzlüğünü, zayıflığını ortaya çıkarıyor. Ancak güçsüz bir insan bir başkasını döverek gücünü göstermeye kalkışır. 

 Zavallı olan aslında erkekler. Kadınlar çaresiz olmadıklarını fark etmeye başladıkları andan itibaren kadın cinayetleri artmaya başladı. 

Ekmeklerini erkek getiriyor diye onun her türlü şiddetine boyun eğmek zorunda olmadıklarını anladılar. Ve çocuklarını da alarak terk etmeye başladılar aslında zayıf ve güçsüz olan kocalarını. Bunu hazmedemeyen o zavallı erkekler de çareyi kendilerinden daha güçlü olan kadınları öldürmekte buldular. 

İşte burada devreye toplumun ve devletin girmesi gerekiyor. Haklının yanında olması ve o kadınları “erkek şiddeti”nden koruması gerekiyor. 

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kararlı bir devlet politikası olması şart.

Çünkü iyi bir toplum önce erkeklerini eğitmek zorundadır. Kadının eğitimi önemli ama erkeklerin eğitilmesi, terbiye edilmesi ve erkek olmanın değil, adam olmanın önemli olduğunun başta erkekler olmak üzere tüm topluma öğretilmesi daha önemli…

ERKEĞİN YİTTİĞİ YERDE

Öğretim üyesi ve yazar Zeynep Ergun, 21. yüzyıl Türk romanında toplumsal ve siyasal arayışları incelediği “Erkeğin Yittiği Yerde”  adlı kitabında “erkeklik” sorunlarına değinirken şu saptamaları yapıyor:

– Erkek çocukların oyuncaklarıyla kurguladıkları fantezi metinler, erişkinlerin vahşi metinlerinde ölümü yaşamamızın bir parçası yapıyorlar. Bu arada “erkekler” kendi kendilerini de yok ediyorlar, birbirlerinin penisini kesme yarışını oynarlarken, arada kalanların yaşamlarını karartıyorlar. 

– Türkiye’de ise sesini duyurabilen, adeta çığlık çığlığa bağıran bu erkek merkezli ama erkeğini/erkekliğini yitirmiş, sesini yükselterek varlığını ve erkini kanıtlamaya çalışan kesimlere, büyük şirket yöneticileri, bankalar, holdingleşen medyamız, yaşamlarımızı yönlendirmeye çalışan tüm kurumlar da güçlü bir katkıda bulunuyor. 

– Özellikle kadına yöneltilen vahşet, erkekliğin nasıl bir çıkmazda olduğunu, şiddete dönüşen bir korkunun, sefilliğin avucunda kıvrandığını kanıtlıyor. 

Yazarın önerisi şöyle:

– İçinde yaşadığımız bu erkek egemen, ataerkil, sömürücü yapının, bu ölümcül sistemin mutlak doğru ve değiştirilemez olmadığını, çevremizi kuşatan, içinde boğulmakta olduğumuz düzenin bir kurgu ve kurmaca olduğunu biliyoruz. Biz bilmiyorsak, farkına varmadıysak da, yazarlarımız, sanatçılarımız bize içinde sıkıştığımız kurumların çarpıklığını gösterecek güce ve imgeleme, başka metinlerin mümkün olduğunu, söyleyecek öngörüye sahipler. 

Seçeneğimiz var. Bildik metinlere, sistemin ezberlettiklerine odaklanacağımıza, korkmadan, başka tarafa bakıp kendimizi sakınmadan, şairleri, yazarları, sanatçıyı ve yapılandırdıkları yeni metinleri can kulağıyla dinlemeyi yeğleyebiliriz.

Onların metinlerinin temelinde, satırlarının arasında, kapıldığımız evrensel hastalığın, sapkınlığın ipuçları gizli. Farklı metinleri görebilmemiz, mümkün olabileceklerini düşünmemiz yeterli. Erkeğin metni iflas ettiğinde başka yönlere dönmemiz gerekiyor. 

Kısaca diyor ki yazar: Erkeğin yittiği yerdeyiz ama unutmayalım ki erkeğin yittiği yerde kadın da yiter.


Bu Haberi Paylaş
ETİKETLER: , , , ,
          google-news
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.