Köprü ismindeki değişikliğin nedeni ise köprünün Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i ikiye ayırmasını çağrıştıran tasarımı. 2010 yılında sadece 250 bin euro gibi nispeten küçük bir bütçeyle, üç ayda tamamlanarak hayata geçirilen köprü, üzerinden geçenlere suda yürüyormuş hissi veriyor.
17. yüzyıldan kalma bir kalenin savunma hendeği üzerine yapılan köprü, çok sayıda tasarım ödülüne de layık görülmüş. Kenarına kadar toprak ve su geldiği için uzaktan görülemeyen köprü, kale ve hendek boyunca siper gibi uzanıyor ve manzaranın ana hatlarıyla uyum sağlıyor.
Sürdürülebilir malzemeler kullanılarak inşa edilen köprü, çürüme ve erozyona karşı toksik olmayan bir kaplama malzemesi ile korunuyor.
Kış şartlarının çetin geçtiği bölgede, köprünün içinde bulunduğu hendekteki su donmaya başladığından, zarar görmemesi için köprünün içi su ile dolduruluyor ve bu sayede, insanlar buz pateni yaparken köprüye takılıp düşmüyor.