celal yıldız uzaktan eğitim bodrum haber katılım bankası kdv iadesi
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

LUPIN’ DEN LOUVRE’ A, LOUVRE’ DAN FRANCOFONIA’ YA

23.01.2021 - 13:13    google-news - ABONE OL

8 Ocakta Netflix Türkiye’ de seyircisi ile buluşan Fransa yapımı Lupin isimli dizinin, 2020 senesinin en çok izlenilen The Queen’s Gambit ve Bridgerton dizilerini izlenme oranlarında geçtiği açıklandı.
İlk sezonu beş bölüm olan dizide, Senegal kökenli Assane , Fransa’da zengin bir ailenin evinde çalışan babasına 25 sene önce atılan iftira sonucu, babasının hapise girmesi ve bunu gururuna yediremeyip intihar etmesinin ardından, buna sebep olan kişi / kişilerden intikam almaya çalışıyor.
Fransa’ nın hatta dünyanın en ünlü müzesi Louvre’ da başlayan dizi, kalan bölümlerini Paris’ in farklı noktalarında devam ettiriyor. İngiltere’nin polisiye roman eseri olarak tüm dünyaca bilinen, okunan ve izlenen Sherlock Holmes’a sahipliğini bu kez Fransa’ da ,bir Fransız ünlü roman karakteri olan Arsene Lupın ( Türkçe’deki adıyla Arsen Lupen)’de görüyoruz.
Belki de bu dizi, “İngilizlerin Sherlock Holmes’ u varsa bizim de Arsene Lupın’imiz var“ı göstermeye çalıştı ve izlenme rekorlarından da gördüğümüz gibi emeline ulaştı.
Dizide çocuk yaşta annesiz kalan Assane, babasıyla Fransa’ da kendine ufak ve yeni bir hayat hazırlarken babasının başına gelenler onu yalnız bırakır.
Babasından ona kalan tek şey, Maurice Leblanc ‘a ait Arsene Lupın isimli zeki ve kibar bir hırsızın hikâyesinin anlatıldığı romandır. Assane bu romanla büyür; hatta oğluna tıpkı babasının bir zamanlar ona yaptığı gibi bu romanı verir. Adeta babadan oğula geçen manevi değer taşıyan bir armağandır Arsene Lupın romanı…
Assane, otuzlu yaşların sonuna geldiğinde, babasının intikamını almak için eline harika bir fırsat geçer ve bu çabada kendine Arsene Lupın’i kanaat önderi , yol gösterici olarak seçer.

Dizinin ilk bölümünün dünyaca ünlü ve sanat sever herkesin mutlaka görmek için can attığı Louvre Müzesi’nde geçtiğinden, olayların aslında tam olarak burada başladığından bahsetmiştim. Fransa , edebiyat konusunda en geniş hazineye sahip ülkelerin başında gelenlerden. Keza sinemada da öyle…Dünyanın en ünlü eseri olarak sayılabilecek Mona Lisa’ nın da sergilendiği Louvre Müzesi, her sene sayısız turistin Fransa’ yı seçme sebeplerinden biri.
Arsene Lupın gibi bir edebi esere sahip olan Fransa, şüphesiz ki bu eserin bir yansıması olan diziyi Netflix gibi dünyanın en çok izlenen internet televizyon platformuna verdiğinde, elbette elindeki en şahane gücü yani kültürü, yani yılda sayısız turist gelmesine sebep olan Louvre Müzesi’ni kullanacaktı.
Eminiz ki dizinin bunca izlenmesinden sonra ve virüs odaklı yasakların da kalkmasıyla birlikte Louvre her zamankinden daha çok turist karşılayacaktır.

PEKİ LOUVRE’ U BU DENLİ ÇEKİCİ YAPAN ŞEY NEDİR?

Öncelikle Louvre Müzesi, dünyanın en ünlü sanat müzesidir.
İçindeki eserlerden ziyade tarihi yapısıyla ve mimarisiyle de önemli bir müze olan Louvre, adını İngilizce’ de güç, kuvvet anlamına gelen “lower” dan almıştır.
Eskiden saray olan Louvre, 1793 yılında müze hâline getirilmiştir. Vikipedia bilgilerine göre yaklaşık 35.000 kadar tarihi sanat eserini barındırmaktadır (1). 2019 yılında 9,6 milyonluk ziyaretçisiyle, dünyanın en fazla ziyaret edilen müzesi ünvanına sahiptir (2,3).
Leonardo Da Vinci’ nin en ünlü eseri Mona Lisa tablosu bu müzede sergilenir.
Dünyanın en büyük Helenistik dönem koleksiyonları da Louvre’ da sergilenir.
Antik Mısır , Rönesans İtalya’sı eserleri ,Napolyon’ un savaş ganimetleri de bu müzede sergilenen ve rağbet gören diğer eserlerdendir.

Louvre Müzesi’ ni bazı filmlerde görmek de bu popülerliğin kaçınılmaz bir sonucudur. Vizyona girdiği yıllarda ve sonrasında da çok konuşulan The Dreamers filminin meşhur sahnesi müzenin koridorlarından birinde geçmektedir.
2015 yılında Aleksandr Sokurov’ a ait bir belgesel , müzeye çok daha farklı bir açıdan bakmamıza olanak tanır.

GELELİM FRANCOFONIA BELGESELİNE..

İstanbul Film Festivali kapsamında 2016 yılında gösterilen, 2015 yapımı belgesel filme tarih filmi demek hata olmaz, zira filmde Fransa’nın ve dünyanın en ünlü müzesi Louvre’ un tarihi anlatılsa da, Avrupa tarihine, Nazi dönemine dair gerçekçi bilgiler verilmektedir. Rus yönetmen Sokurov, çektiği her filmde, Avrupa tarihine olan bilgisini muazzam şekilde gözler önüne seriyor, bu konuda en başarılı iş çıkaran yönetmenlerden biri diyebiliriz. Aleksandr Sokurov’un bu belgeselde aslında anlatmak istediği sadece Louvre değil, film bunu çok iyi ifade ediyor. Nazi dönemi Avrupası, Paris’in Naziler tarafından işgal edildiği dönem, müzelere verilen ya da verilmeyen değer,
savaş ganimetleri ve binbir zorluklarla getirilen eserler, şaheserler..
Gerçek ve tarihi görüntülere de ara ara yer veren belgesel , festivalde gösterildikten sonra da izleyicilerden tam not almış bir eser.
Belgesel film bittiğinde , Paris kültür turu yapmış kadar oluyorsunuz.
Louvre müzesi hakkında her detayı öğrenmenin verdiği muhteşem hazzı, Louvre hakkında herhangi başka bir film çekilse öngörüyorum asla ama asla alamazsınız.
Ve bu filmi kesinlikle Sokurov‘ dan başkası çekemezdi…
Felsefik öğeler barındıran, sanat dersi veren bu adeta hazine değerindeki filmi bilhassa sanata ve müzelere değer veren sinemaseverlerin kesinlikle kaçırmaması gerek.
Louvre müzesinin tarihi, müzenin yapılış zamanları, planı, mimari aşaması, müzeye Basra Körfezi’nden yola çıkarak, ölümü göze alarak getirilen eserler, Semadirekli Nike (Semadirek Kanatlı Zaferi ) heykelinin müzeye getirilişi ve tabii ki beklenildiği gibi filmin sonlarına doğru yer verilen Mona Lisa
Her bir koridorunda ayrı hikaye olan bu muhteşem müze, Francofonia belgeseli vesilesi ile, izleyenlere sanat ve sanatın dışında apayrı bir tarih dersi veriyor.
Napolyon’un müzede “bu eserlerin hepsi benim” gururuyla dolaşan hayaleti ,Fransız Devrimi temsilcisi Marianne’in “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ( Liberté, égalité, fraternité ) nidalarıyla müzede gezen ruhu..
Paris’in muhteşem bir açıyla havadan gözler önüne serilmesi..
Hepsini topladığınız zaman ortaya çıkan şey, sadece ve sadece sanatsal orgazm.
Francofonia, izlemekten asla ve asla pişman olmayacağınız ,izledikten sonra sanki Louvre Müzesi’ nden çıktığınız etkisi yaratacak, Aleksandr Sokurov’ a bir kez daha hayran olacağınız son derece kaliteli bir belgesel dram filmi.

Lupın dizisi gündemdeyken, her ne kadar dizide Louvre sadece bir araç olarak kullanılmış olsa da, Francofonia belgeselini de izlemeden geçmemenizi tavsiye ederim.Önce Francofonia Belgeseli’ni ardından 5 bölümlük Lupın dizisini izlemek, hafta sonunuzu sanatsal ve eğlenceli hâle getirebilir.
İyi seyirler.

 

Kaynak ve İleri Okuma:

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Louvre_Müzesi
  2. https://www.statista.com/statistics/247419/yearly-visitors-to-the-louvre-in-paris/
  3. https://blooloop.com/features/most-visited-museums/

Bu Haberi Paylaş
          google-news
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.