celal yıldız uzaktan eğitim bodrum haber katılım bankası kdv iadesi
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

TOPLUMSAL HAFIZA

Tüm yaşananların kimin yönlendirdiği sorusu akla geldiğinde cevabımız ne olabilir? Aslında depremler, fırtına gibi ya da sel afeti gibi gücü ile önüne kattığı her şeyi alıp götüren bu devasa enerjiyi yönlendirmek mümkün değil. Oysa insanların belirli merkezlerde kurdukları ilişkiler ve onların fitillediği küçük toplumsal grupların etkisi ile daha geniş kitleleri medya gücü etkisi ile daha da istenilen yöne evirmek mümkün. Sivil toplum kuruluşları, dernekler ve vakıflar ile güncel ilgi odağı olan düşünce merkezleri ile insan öncelikli evrensel ilkeleri savunarak insanlara doğru olanı ileterek olması gereken şeylerin savunulmasına rağmen olayların çığırından çıkması, güçle otoriteyi daha fazla elinde bulunduran ve bu gücü eldeki imkanlarla istenilen yöne evrilmesini yüzde ellinin üzerinde sağlayanlar önde gözükse de sosyolojik gerçeklerin diyalektik çatışması sürmekte ve son hiçbir zaman gelmemektedir. Sonsuz süreç devam etmekte olaylar evrilmekte yeni gelişmelerle farklı olayların reaksiyon vermesi sonucu her yeni gün başka olayların doğuşuna şahitlik etmektedir. Toplumsal hafıza her ne kadar kayıt altında olsa da bir insan gibi düşünüp değerlendirme imkanı olmadığı için bu olaylar zinciri ile bütün bu yaşanılan sürece farklı etkileri olmaktadır.

Dünya tarihinde büyük olayları ve etkilerini incelediğimizde, büyük olayların etkileri çok geniş alanları uzun yıllar boyunca etkisi altına almıştır. Yazının keşfi, demirin şekillendirilmesi, paranın bulunması, tekerleğin icadı, matbaanın keşfi, Reform ve Rönesans hareketleri ile düşüncenin önündeki prangalar kırılarak büyük çığır açmış, telgraf ve telefonun keşfi, 19. Yüzyılda felsefi akımların mücadelesi, sanayi inkılabı, makinelerin devri ile teknoloji hız kazanmış, tren ile malların ve toplu taşımanın hızlanması, uçağın keşfi ile kıtalararası hızlı ulaşım imkanlarını arttırması, radyoaktif elementlerin keşfi ve atom çağı, elektron mikroskopu ile atomun detaylarının görülmesi, atomun parçalanması ve atom bombası keşfi, DNA’nın keşfi ve hastalıklara çözümlerde yeni bir kapı aralanması, kök hücre teknolojisinin gelişmesi, tüp bebek ve hücre bankası, uzaya yolculuk ve uzay teknolojilerinin gelişerek güneş sistemi ve galaksilerin gözlenmesi, cep telefonun keşfi ve iletişimde hızlı yeni dönem, internet çağı, bilgi patlaması ve paylaşılması ile yeni bilgilerin çok daha hızlı bir şekilde üretilmesi, daha yazamadığım birçok benzeri önemli olaylar…

İnsanlığın bütün bu olayların akışından ortak akıl ile paylaşarak yararlanması ve daha hızlı gelişmelerin iyi yönde insanlara kazandırılması varken bundan medeniyetler arası çatışmanın çıkması ile büyük uluslararası şirketlerin mücadelesi ve bireylerin, büyük kitlelerin küçük gruplar karşısında bu  güçler tarafından ezilerek yok sayılması…

Bir bedevi, çölde devesiyle yol alırken aç ve susuzluktan ölmek üzere olan bir yolcuya rastlar. Yolcu, ne olur birazcık su ver der. Bedevi de devesinden iner ve yanındaki suyun yarısını paylaşır. Aslında sadece kendine yetecek kadar su vardır. Yolcu bir anda fırsatını bulur ve deveye atlayarak kaçar, bedevi ise arkasından bağırarak seslenir lütfen bu olayı kimseye anlatma der, hırsız kendisine bedevinin kızıp bağırmasını beklerken , bedevi kendisine yalvararak, ne olur bu olayı kimseye anlatma der. Bunun üzerine hırsız geri döner ve bedeviye sorar neden diye? Bedevi de çünkü der, bundan sonra bir kişinin bile kızgın çölde susuz kalmış birine yardım etmek istememesinden korkarım der. Çok hüzünlü ama gerçek bir hikaye.

İşte insanların çoğu da bu ve benzeri olaylardan dolayı, yaptığı iyiliklerin suistimal edilmesi dolayısıyla kimseye bir daha yardım etmek istemez. Ya da kıskançlıktan da olabilir yardım etme isteği zayıf düşebilir. ‘’İyilikten maraz doğar’’ düşüncesi hakim olduğu zaman o toplumda güzel şeyler azalır. Toplumu kanser gibi sarar ve yaşanmaz hale getirir. Farklı toplumlar arasında da bu türden olaylar gerçekleşiyor ve dünya yaşanmaz bir hal alıyor zaten. Oysa dünya, iyi ve güzel işlerle yaşanır bir gezegen olacaktır.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
11 Haziran 2019
2 Haziran 2019
27 Mayıs 2019
25 Mayıs 2019
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.