celal yıldız uzaktan eğitim bodrum haber katılım bankası kdv iadesi
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

BÜTÇESİ DÜŞÜK, LİBİDOSU YÜKSEK SETLER, ŞÖHRET VE ERKEKLİK; “ARKA ODALAR”DA NELER OLUYOR ?

Arzu Arda Deger
"Perde büyülü bir dünyadır. Öyle bir gücü vardır ki, duyguları başka hiçbir sanat formunun yanına bile yaklaşamayacağı bir şekilde ortaya çıkarır" Stanley Kubrick

Yıllarca sigortasız, gayri insani koşullarda, emeğin karşılığı olmayan kaşelere ‘evet’ diyerek, üstelik kaç hafta içerde olduğu artık sayılamayan bu kaşeleri bazı işlerden alamayarak, gecesi gündüzü olmayan, ekip ve emekçi sayısı arttırılsa da kayıtsız şartsız sabahlanılan ,oradaki mevcudiyetinizin şefinizin ya da onun da bir üstünün iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı olduğu, kovulduğunuzda hakkınızı arayacağınız bir merciinin bulunmadığı, zamansız ve mekansız her saat ve her yerde “rahat ve özgür” kadın profilinizle ,bak sen üstelik bir de erkeklerle (!) haşır neşir içinde çalışabildiğiniz için bazı “şeyler”e “uygun” görüldüğünüz ya da “denendiğiniz” bir iş kolu söyleyin bana desem, acaba aklınıza hangisi gelir?

Radyo-Tv-Sinema mezunuyum, yaklaşık 15 yıl setlerde asistanlık yaptım, aktif olarak sette bulunmasam da halen yönetmen yardımcısıyım. Son 3 senedir İstanbul dışında bir şehire yerleşmiş olmamı gerekçe göstererek , ki haklı bir gerekçe, özellikle dizi setlerinden uzak kalmayı, tercihimi sinema setinden yana kullanmayı uygun gördüm. Eğer bu yazıyı setlerde çalışmış/çalışmakta olan biri olarak okuyorsanız zaten yabancısı değilsiniz, şayet bunu setlerde çalışmış/çalışmakta olan bir kadın olarak okuyorsanız derin bir nefes alıp , iç geçirdiğinizi buradan duyabildiğime inanın.

MOBBING ve #METOO HAREKETİ : KANITLAYABİLİRİZ, CAN YAMAN BU DÜNYADAN !

Mobbing :  bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması; psikolojik şiddet, baskı, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamlarına geliyor. En iyi ifade eden tanımıyla yıldırma veya iş yerinde psikolojik terör.

İş hayatında fiziksel ya da psikolojik mobbingten kaçış yok! Bunu inkar eden açık ve net yalan söylüyordur. Yaşadığımız toplumda kadın olmak çok zor, iş hayatında kadın olmak daha zor, medya sektöründe kadın olmak ise çok ama çok zor!

Zaman zaman setlerde yaşanılan mobbingler gündem oluyor, ancak haberdar olabilmemiz de çoğunlukla başrol oyuncuları arasında yaşandığında mümkün, yani her ikisi de ünlüyse. Makyaj, kostüm, sanat, reji biriminde çalışan bir kadın emekçi iseniz sesinizi duyurabilmeniz, hak arayabilmeniz biraz zor, darp işin içine girerse ya da tüm cesaretinizle dava ettiğinizde belki… Misal ”Sıla” dizisi setinde oyuncu Mehmet Akif Alakurt’un kostüm departmanında çalışan bir kadın asistanı dövmesi olayı gibi Bunu da eşzamanlı değil de, yıllar sonra adeta günah çıkarır gibi beraber çalıştıkları kadın oyunculardan öğreniyoruz; öğreniyorduk, şimdi sosyal medya var. Sosyal medyanın gücünü bu anlamda önemsiyorum. Tıpkı bugün davası görülen Şule Çet cinayetinde olduğu gibi. Yazımı da mahkemeden çıkacak karar sonrasına özellikle bıraktım, çıkacak karardan garip bir şekilde umutluydum ve nihayet bu ülkede bir hemcinsim için çıkan kararı sevinçle paylaşabiliyorum. Ne diyebilirim ki ,huzurla uyu Şule…

Google’a “dizilerde taciz” diye yazın, birçok örnekle karşılacaksınız. Sadece kadınlar değil, erkek arkadaşlarımız da mobingge uğruyor. Sete viski şişesiyle gelen yapımcı biliyorum; erkek başrol, yönetmen, menajeri, özel asistanı ile bir odaya kapanıp seti saatlerce bekleten (üstelik gece çekimi) filmin ‘as’ları bunlar! Buna ses çıkaran ışık şefini herkesin içinde ‘sen işine bak’ diye azarlayan, bazen tehdit eden, senaryoda olmamasına rağmen sırf kadın oyuncuyla yakın temasta olmak, kendi erkekliğini tatmin etmek adına yönetmenden öpüşme mizanseni koyulmasını talep eden, asistanlara fiziksel olarak temasta bulunan, bulunmayana cephe alan ne ünlü, ne büyük oyuncular biliyoruz!

”Cinsel tacize uğradıysanız bu tweete cevap olarak ‘ben de’ yazın.’

Amerikalı aktris Alyssa Milano’nun Ekim 2017’de sosyal medya hesabından yazdığı bu satırlar dünya çapında öyle bir karşılık buldu ki, onbinlerce kadın ve erkek ”#MeToo” etiketiyle kendi başlarından geçen ya da yakınlarının maruz kaldığı cinsel taciz ve tecavüz hikayelerini paylaştılar. Hafızaları tazeleyelim ve Hollywood’da yaşanan Harvey Weinstein skandalını hatırlayalım; film sektöründen çok sayıda kadın, ABD’li yapımcı Weinstein’a taciz ve tecavüz suçlamasında bulunmuştu. Sonra yapımcı kendi şirketinden kovulmuş ve Oscar Komitesi tarafından akademi üyeliğine son verilmişti. En çok konuşulan aktörlerden olan Kevin Spacey, başrolünde olduğu House of Cards dizisinden kovuldu. Bir başka aktör Dustin Hoffman ve yönetmen Brett Ratner da birden fazla kadın tarafından tacizle suçlandı. Sadece sinema değil, müzik, ekonomi ve siyaset dünyasından isimler de eklendi bu listeye.

Beni böyle bir yazıyı yazmaya iten sebep son birkaç gündür gündemizde olan oyuncu Can Yaman’ın yaptığı seviyesiz açıklamalardır. Kendisinden çok kısa bahsedeğim , zira mesele Can Yaman değil, mesele gücü elinde tutan ‘erkek’lik!

SETLERDE NE “YAMAN”LAR VAR!

Çok uzun zamandır TV izlemeyen biri olarak ulusal kanallardaki yerli dizilerden ve dolayısıyla orada rol alan genç oyunculardan bihaberim. Can Yaman’ı da bu vesileyle öğrendim. Sosyal medyada konu olurlarsa öğreniyorum. Zaten gündeme gelmeleri de başarılarıyla olmuyor ne yazık ki. Dijital platformlardaki kaliteli yapımlarda yer alan, tiyatro oyununda ya da sinema filminde salt oyunculuk kabiliyetleri ile hafızamda tuttuklarımı ayrı bir yere koyuyorum.

Neden yerli dizi izlemediğimi daha önce yazdığım bir yazıda belirtmiştim, yineleyecek olursam; diziden çok araba-ev-kıyafet reklamına dönüşen, beş saat herkesin birbirine bakış attığı mizansenlere dayalı, kadına şiddeti ayan beyan göstererek destekleyen, zengin adam-fakir kız-mafya anlatısından öte gidemeyen hikaye kısırı, teknik olarak da mesleğe bir yenilik getirmeyen, hayatımızın 3 saatini çalan bu işlere , her ne kadar kamera arkasında verilen emeği bilsem de, tahammül edemiyorum! Etmeyeceğim de! Siz de etmeyin! Daha iyisini talep edin, iyi olanların da hakkını verin.

Can Yaman denen kişi önce oyunculuk sanatına dair ahkam kesti; oyuncuları ‘libidosu düşük’ ve ‘libidosu yüksek olanlar’ olarak ikiye ayırdı! Daha sonra konuk olduğu bir İspanyol televizyonu kanalında, kadın hayranının kendisine yönelttiği  “Bize Can Yaman’ın bu dünyadan olduğunu kanıtlayacak bir şeyler anlatır mısınız?” sorusuna “Arka odaya geçelim, göstereyim” cevabını verdi!

Varlığını libidosu, cinsel organı, fiziksel özelliği, şişirilmiş kasları üzerinden tarifleyen klasik eril dil.  Biz bu dili çok iyi biliyoruz, günlük yaşamımızda fazlasıyla var, iş hayatımızda, setlerde bu dile fazlasıyla maruz kalıyoruz; üstelik sadece oyuncular tarafından da değil, teknik kadrodaki en üstteki “adamlar” tarafından! Burada bir şeyin altını yanlış anlaşılmamak adına çizelim; sette çalıştığımız her erkek arkadaşımızı, şefimizi, hocamızı zan altında bırakmak değil maksadım. Bu mesleği ve konumunu kendine siper edinerek , çalıştığı kadınlardan egosunu okşamasına, söylemine-eylemine itiraz edilmemesine, çantasını taşıttırmaya, fiziksel temasta bulunmayı kendisine hak görmeye, hatta kariyerde yükselebilmeyi de bu aşamalardan tam puanla geçmiş olmaya kadar vardıran çok boyutlu bir tacizden bahsediyorum. Bu işin yazılı olmayan kuralları gibi adeta! Karşı mı geliyorsun, gönlün mü yok, ne o sadece çalışmaya mı geldin? Güle güle, yarın gelmiyorsun, yerine her zaman biri bulunur!

Tilbe Saran’ın bu konuyla ilgili “Sette taciz ‘prosedür’ değildir “ dediği bir video izlemiştim, buraya bırakıyorum, lütfen siz de izleyin.

 

Bugün “Can Yaman’ın dizisi iptal edildi” diye bir  haber başlığı okudum ve açıkçası sevindim. İçeriğine baktığımdaysa hayal kırıklığı… Can Yaman’ın dizisinin yapımcısı Faruk Turgut , ki yılların yapımcısıdır, sabah tv’de ekrana gelen bir magazin programına bağlanıp şu açıklamayı yapıyor: “Can İspanya’daki açıklamalarıyla çizmeyi aşmıştır, ancak dizinin ertelenmesinin sebebi bu değildir, her ne kadar Can’ın söylediklerini tasvip etmesem de onu bir çırpıda harcayamam. Senaryoda bazı eksiklikler gördüm, çekimler Şubat’ta başlayacaktı ,ama Eylül’e erteledim.”

Evet, senaryoda eksiklik varsa bunun 10 aylık bir süre içinde ancak(!) giderilebileceğini yedik mi, yedik!!! Ceza yok, düpedüz ödüllendirme. Bir süre herhangi bir sette yer almaz, konuşmaz, görünmezse nasıl olsa unutulacak. Defalarca denenmiş bir usül bu!  Yeni sezonda karşımıza yeni bir diziyle çıkar ve biz de “ayyy ne yakışıklı çocuk” (bence aşırı itici) diye çekirdek çitleyerek izlemeye devam ederiz!

Son tahlilde istediğim ve beklediğim yapımcıların bu kişilere iş teklifi götürmemesi, var olan işlerine son vermesi ve kadın oyuncuların kesinlikle bunlarla çalışmayı reddetmesidir. Bu kadar net! Yazdığım kolay değil biliyorum, ama büyük yangınlar hep minik bir kıvılcımla başlamıştır.  “Dünyanın her yerinde bunlar yaşanıyor” diyebilirsiniz, yaşanılan çirkinliği kabul etmemizi sağlamaz bu, ayrıca yeniden hatırlatayım Kevin Spacey gibi büyük, ünlü bir oyuncu içinde olduğu projeden kovuluyor! Bakın bir süreliğine dizi rafa kaldırılmıyor, oyuncu kovuluyor!

Eril dil erkeğin kullandığı dil değildir; aşağılayıcı, hükmedici, buyuran, kısıtlayan dildir, muktedirin dilidir; bazı hemcinslerimin bu tuzağa düşmesi de acınası ve üzücüdür.

Büyük resim önümüzde; sustuğumuzda ya da ifşa ettiğimizde neler oluyor, umarım bunun farkındayızdır. Sesimizi çıkartmaktan, tepkimizi cesurca ortaya koymaktan başka çözüm yok.

YORUMLAR

  1. Gökhan Başkan dedi ki:

    Ben hep söylerim, set işçisi olmak dünyanın en zor durumu. Kendim çalışmadım, ama bu işe harçlıklatını çıkarmak için giren arkadaşlarımın anlattıklarını dinledikçe tüylerim diken diken olur. Sürekli yapanların, hele bir de kadın olarak yapanların durumunu tahmin edebiliyorum. Dünya starları bile bu konuda şikayetçiyken bu ülkedeki durumu düşünemiyorum bile.